Vaatler Dünyasında Yıkılan Hayatlar

Tarih

Kurumsal dünyada her gün binlerce söz havada uçuşurken, kaç tanesi gerçeğe dönüşüyor? Ekibinize verdiğiniz sözlerin ardında yatan acı gerçeği görmezden geliyorsunuz: Her tutulmayan vaat, bir insanın hayatından çalınan zamandır, umuttur, güvendir.
“Hallederiz” diyerek geçiştirdiğiniz her konu, “bakarız” diyerek ertelediğiniz her talep, “düşüneceğim” maskesi altında reddettiğiniz her fikir, karşınızdakinin umutlarını yavaşça zehirliyor. İş dünyasında yaşanan bu kronik güvensizlik salgını, artık bir kültür haline geldi ve toplumsal dokumuzda derin yaralar açıyor.
Araştırmalar, yöneticilerin verdikleri sözlerin %64’ünü unuttuklarını ortaya koyuyor. Daha da vahimi, hatırladıkları sözlerin sadece %37’sini tam olarak yerine getiriyorlar. Bu rakamlar bir ihmalin değil, sistemik bir çürümenin göstergesi. Sizin için önemsiz görünen bir söz, karşınızdaki için hayati bir beklenti olabilir.
Ekibinize söz verip tutmadığınız her sefer, onların sadece motivasyonunu değil, özsaygılarını da yok ediyorsunuz. Güncel veriler, yöneticilerine güvenmeyen çalışanların üretkenliğinin %56 düştüğünü, işe bağlılıklarının %71 azaldığını ve istifa etme olasılıklarının 3 kat arttığını gösteriyor. Sizin “küçük” yalanlarınız, başkalarının hayatlarında devasa çöküntüler yaratıyor.
“Ama çok yoğunum” mazeretiniz artık geçersiz. Herkes yoğun. Fark yaratan, bu yoğunluk içinde dürüstlüğü koruyabilenler. Söz verirken düşünmeyenler, aslında karşısındakini düşünmeyenlerdir. Bu, profesyonel bir eksiklik değil, insani bir zaaftır. Zamanınızı yönetemiyorsanız, başkalarının zamanını çalmaya hakkınız yoktur.
Kurumsal kültürde söz tutmama hastalığı, metastaz yapmış bir kanser gibi yayılıyor. Bir yönetici sözünü tutmadığında, tüm ekip bunun normal olduğunu öğreniyor. Böylece güvensizlik, kurumun DNA’sına işliyor. Araştırmalar, söz-eylem tutarsızlığı yüksek şirketlerin %78’inin, beş yıl içinde ciddi krizlerle karşılaştığını gösteriyor.
Peki neden bu kadar kolay söz veriyoruz? Psikoloji uzmanları, anlık onay ve kabul görme arzusunun, uzun vadeli sonuçları düşünmemizi engellediğini belirtiyor. Karşımızdakini mutlu etmek için verdiğimiz her gerçekçi olmayan söz, aslında ona karşı işlediğimiz bir suçtur. Geçici bir gülümseme için, kalıcı bir güven yarasına değer mi?
İş hayatında yaşanan intiharların %23’ünün, profesyonel hayal kırıklıkları ve güven ihlalleriyle bağlantılı olduğunu biliyor muydunuz? Sizin “unuttum” dediğiniz söz, birinin hayatındaki son damla olabilir. Bu istatistik, sözlerinizin taşıdığı sorumluluğun ağırlığını göstermiyor mu?
Ekibinize söz verirken, onların hayatlarını elinizde tuttuğunuzu unutmayın. Her “yapacağım” dediğinizde, karşınızdaki insan planlarını, umutlarını, hatta kariyerini bu söze göre şekillendiriyor. Tutamayacağınız sözler vermek, sadece profesyonel bir başarısızlık değil, etik bir çöküştür.
Sözünü tutmayan yöneticiler, ekiplerinde derin bir güvensizlik kültürü yaratır. Bu kültürde yetişen çalışanlar, zamanla kendileri de söz tutmamayı normalleştirir. Böylece zehir, tüm organizasyona yayılır. Bir düşünün: Sizin tutmadığınız sözler, kaç insanın hayatında domino etkisi yaratıyor?
Gerçek liderler, söz vermekte cimri, söz tutmakta cömerttir. Belirsizlik durumunda “bilmiyorum” diyebilmek, yalan bir vaatte bulunmaktan çok daha değerlidir. Unutmayın ki, ekibinizin size olan güveni, en değerli varlığınızdır ve bu varlık, her tutulmayan sözle biraz daha eriyor.
Sözleriniz, sadece havada kaybolan sesler değil, insanların hayatlarını şekillendiren, kaderlerini belirleyen güçlü araçlardır. Bu gücü sorumsuzca kullanmaya devam ederseniz, yıktığınız sadece kurumsal itibarınız değil, insanların size olan inancı ve belki de kendi vicdanınız olacaktır.
Tutulmayan her söz, karşınızdakinin size olan güveninden bir parça koparır. Yeterince parça koptuğunda, geriye sadece kırık bir ilişki kalır. İş dünyasında başarının temeli, teknik beceriler değil, güvenilir ilişkilerdir. Sözünüzü tutmadığınız her sefer, bu temeli kendi ellerinizle aşındırıyorsunuz.
Söz verirken üç kez düşünün: Gerçekten yapabilir misiniz? Gerçekten yapmak istiyor musunuz? Gerçekten yapacak mısınız? Bu üç soruya dürüstçe “evet” diyemiyorsanız, o sözü vermeyin. Dürüst bir “hayır”, sahte bir “evet”ten bin kat değerlidir.
Bugünden başlayarak, sözlerinizin ağırlığını hissedin. Her vaadi, yerine getirmeye kararlı olduğunuz bir taahhüt olarak görün. Unutmayın ki, sözleriniz karakterinizin aynasıdır ve bu aynada görünen çatlaklar, profesyonel hayatınızda açılan derin yarıklara dönüşür.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Hayatımız yapay zekanın elinde mi olacak?

Chat GPT-3 çıktığından beri Yapay Zeka hayatımızın her alanına...

Servis Ekonomisinin Yeni Yıldızı Ürün-Hizmet Sistemleri

Bir zamanlar evimizin salonunu dolduran ansiklopedi setlerini hatırlayanlar bilir;...

Robotik Otomasyon ve Türkiye İçin Yol Ayrımı

Ofis koridorlarında yankılanan klavye seslerinin yerini, görünmez dijital işçilerin...

Değişime Karşı Dirençle Mücadele

Dijital dönüşümün baş döndürücü hızla ilerlediği günümüz iş dünyasında,...