Teleskobun Hangi Ucundasınız?

Tarih

Yaşam çoğu zaman deneyimlerimizi anlamlandırmak için bize fırsatlar sunar. Ancak insanoğlunun belki de en çok zorlandığı konulardan biri, bu deneyimlerin uygun bir zeminde tanımlanarak ihtiyaç duyulan anlamı kazanmasıdır. Bazen bu deneyimlerin içinde öyle kayboluruz, öyle derinlerde uzun zamanlar geçiririz ki varmak istediğimiz yerden çok başka yerlerde ararken buluruz kendimizi. Bu durum, hayatın karmaşası içinde sıkça karşılaştığımız bir gerçekliktir. Oysa ki zihinsel kalıplarımızda vuku bulan bu olaylar döngüsü, bazı zamanlar olanı çok büyüterek ve bazen de kendimizi tanıyabilme anlamında değer taşıyan olayları öyle küçülterek bizi kendimizden saptırır. Bu saptırma, çoğu zaman farkında olmadan bizi yorar ve enerjimizi tüketir.
Kaynağını hatırlamadığım kısa bir hikayeden geliyor bu yazının başlığı. Uzay konularına ilgisi erken yaşta beliren ve bunun üstüne giden ufak kahramanımız, her zamanki gibi yine eline aldığı teleskobu ile şaşkın bir şekilde ayakta duruyordu. O hep yüzünde mevcudiyetini koruyan sıcacık gülümsemesinin yerini daha soğuk bir belirsizlik ifadesi kaplamıştı bugün. O koca koca, çokça uzakta olan şeyleri kendisine yaklaştıran aletin ters tarafından bakmıştı ve gördüğü tam tersi görüntü ile şaşkınlığını babası ile paylaştı: “Baba, bugün her şey çok küçük.” Bu iç ısıtan hikaye ile ilk karşılaşmamdan hemen sonra başıma gelen olaylara “Acaba teleskobun neresinden bakıyorum?” diye sorma gayreti içine girmiştim ve inanır mısınız, enerjimi ve odağımı daha fazla kendime saklayabildiğimi idrak ettim. Bu farkındalık, hayatın karmaşası içinde kendime bir nefes alma alanı yaratmamı sağladı.
Fark ettiniz mi, ne kadar çok savaş veriyoruz hayat kargaşası içinde? Bunların büyük kısmı ciddi duygu değişimleriyle sonuçlanarak mutsuz deneyimlerimize bir yenisini daha ekliyor. Sabit olan bakış açılarımızın meydana gelme sebebi olan olaylar döngüsü çoğu zaman devam ederek belki de farkında olamadığımız bir girdap yaratıyor ve içinden çıkma noktasında sorumluluk alamıyoruz. Bu girdap, bizi hem zihinsel hem de duygusal olarak yıpratıyor. İlk nefes itibariyle etkileşime girdiği çekirdek aile ve sonrasında hızlıca gelişen daha geniş bir sosyal alanda kendini bulmaya, olayları tanımlamaya çalışıyor insanoğlu. Elbette ki birçok mesleki alanın konusu olan, üzerine binlerce makale yazılan, tonlarca çalışmanın üstünde durduğu bu sürecin bendeki iz düşümünü paylaşmak istedim. Çünkü bu süreç, hepimizin hayatında farklı şekillerde de olsa kendini gösteriyor.
Birlikte yaşadığımız, aynı havayı soluduğumuz ve birçok konuda ortak sorumluluğa sahip olduğumuz bu sosyal çevreden insan olarak hızlıca etkilenmeye meyil gösteriyoruz. Karşılaştığımız olayların neticesinde bakış açılarımızın kodladığı sonuçların etkisi altında hayatlarımıza devam ediyoruz. Genelde yorucu olan ve keyifsiz bir ruh halinde devam ediyor bu yolculuk, öyle değil mi? Peki, en son sen ne zaman sordun kendine, “Ben hayatımın görüntüsüne teleskobun hangi ucundan bakıyorum?” diye? Bu soruyu sormak, belki de hayatımızdaki en önemli farkındalık adımlarından biri olabilir. Çünkü bu sorunun cevabı, hayatımıza yön veren bakış açılarımızı sorgulamamıza olanak tanır.
“İnsan en çok kendine acımaz” diye sevdiğim bir cümle var, çoğu zaman kendime hatırlatma ihtiyacı duyduğum. Asla vazgeçmediğimiz kalıplaşmış gözlüklerimizin bize dayattığı sonuçlar neticesinde cezayı çeken biz oluyoruz her defasında. Belki de daha az suçlayıcı, biraz daha az yargılayıcı ve bir tutam daha fazla kabullenici bir bakış açısı bu acımasızlığa son verebilir. Bu bakış açısı, hem kendimize hem de çevremize karşı daha şefkatli olmamızı sağlar. Bir ironi olarak, teleskop bize evrenin akıllara durgunluk veren büyüklüğünü anlamamıza vesile olsa da ters tarafından insanlığın daracık algısını gösteriyor belki de. Bu dar algı, çoğu zaman bizi sınırlayan ve hayatımızı zorlaştıran bir etken haline geliyor.
Kendimize, etrafımıza, sevdiklerimize ve en önemlisi yaşamlarımıza doğru açıdan şefkatli bir şekilde bakabilmek, insanın kendine verebileceği en güzel hediyelerden biridir. Bu hediye, hem ruhsal hem de zihinsel olarak bizi özgürleştirir. Hayatın karmaşası içinde kaybolduğumuzda, teleskobun hangi ucundan baktığımızı sorgulamak, bize yeni bir perspektif kazandırabilir. Bu perspektif, belki de hayatımızdaki en büyük dönüşümün başlangıcı olabilir. Çünkü hayat, bakış açılarımızın bir yansımasıdır ve bu yansımayı değiştirmek, tamamen bizim elimizdedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Mutfak Dünyasının Sessiz Dönüşümü ve Geleceğin Gastronomisi

Mutfağın sıcak buharları arasında, bıçağımın sebzeleri dansla kucakladığı anlarda...

Mutluluğun Sırrı: Alma Verme Dengesinin Gizemli Gücü

Hayatın her alanında, evde, sosyal çevremizde ve iş yaşamımızda...

Kozmetik Alışverişinin Getirdiği Mutluluk

Kozmetik alışverişi, birçok kişi için sadece bir ihtiyaç olmanın...

Teknolojinin hekimlik sanatına etkisi ve geleceğin tıbbı

“Hekimlik, bilimle beslenen bir zanaat, insanla bütünleşen bir sanattır,...