Gezegenimizin yaklaşık 4.6 milyar yıllık geçmişinde 3,8 milyar yıldır canlılar bulunmaktadır. Gerçekleşen jeolojik ve tektonik süreçlerde kıtaların oluştukları ve son iki milyar yılda onbir kez ayrışıp birleştikleri, bu dönemlerin tamamında dünya üzerinde, önceleri mikroskobik olmak üzere sularda canlıların bulunduğu varsayılmaktadır. Hollandalı harita bilimci Abraham Ortelius 1596 yılında Güney Amerika ve Afrika’nın kıyılarındaki benzerlikleri farketmiş, bu iki kıtanın bir zamanlar birleşik olabileceğini, deprem ve su baskınlarının etkisiyle ayrılmış olabileceklerini açıklamış, böylelikle kıtaların dinamik bir yapıya sahip olduğu fikrini ilk ortaya atan kişi olmuştur. Alfred Wegener 1912 yılında Kıtaların Kayması teorisi ile kıtaların bir zamanlar birleşik olduğunu, “Pangaea” adını verdiği bir süper kıtanın var olduğunu, bunun sonradan parçalandığı fikrini savunmuş, delil olarak fosil dağılımını, kaya şekillerinin uyumunu ve kıta kenarlarının eşleşmesini göstermiş, ancak bu teori gecikmeli olarak kabul görebilmiştir. Harry Hess 1960’larda “Levha Tektoniği Teorisi” ile levha hareketlerini açıklamış, mantodaki sıcak maddenin yukarıya doğru hareket ederken, soğuk maddenin aşağı doğru inmesi sonucunda kıtaların birleşme ve ayrılma döngüsüne açıklık getirmiştir. Paleomanyetik veriler, Jeokimyasal analizler,fosil kanıtları, eski süper kıtaların varlığını doğrulamaktadır. Farklı kıtalardaki eşzamanlı buzul çizikleri, bitki ve hayvan fosillerinin dağılımı, kıta hareketlerinin simüle edilebilmesi “Süper Kıta Döngüsünün” doğruluğunu desteklemektedir. Bulguların tarihlenmesi için kullanılan modern radyometrik tarihleme yöntemleri bu konuda başarılı sonuçlar vermektedir. Günümüzde kıtaların hareketleri uydu ölçümleri ile belirlenmekte, yılda birkaç santimetrelik bir hareket izlenmektedir. Kıtaların birleşip ayrılmasıyla izole yaşam alanları ortaya çıkmış, biyoçeşitlilik artmıştır.
Kıtaların birleşip ayrışması
Dünyanın ilk altıyüz milyon yıllık döneminde magma okyanuslarının bulunduğu, sonraki iki milyar yılda kıtaların şekillenmeye başladığı, daha sonra ilk süper kıtanın oluşmaya başladığı düşünülmektedir. İlk süper kıta Vaalbara’dır ve 3 milyar yıl önce ortaya çıkmıştır; Ur, Columbia (Nuna), Kenorland, Pannotia, Rodinia, Pangaea jeolojik tarihteki diğer süper kıtalardır. En bilinen süper kıta olan Pangaea 335 milyon yıl önce tüm kıtaların yeniden birleşmesi ile oluşmuş, ayrışması bugünkü kıtaların temelini oluşturmuştur. Kıtaların ayrışma ve birleşme döngüsü “Wilson Döngüsü” olarak adlandırılır.Yaklaşık 65 milyon yıl önce, dinozorların yok olduğu dönemde, modern kıtaların şekillenmiş olduğu, Hindistan plakasının Asya plakası ile çarpışarak Himalayaları oluşturduğu varsayılmaktadır.
250 milyon yıl içinde Pangaea Proxima (Pangaea Ultima veya Novo Pangaea) adlı yeni bir süper kıtanın oluşacağı, Atlantik Okyanusu’nun kapanarak Asya, Afrika, Amerika ve Avustralya’nın birleşeceği öngörülmektedirler. Diğer olasılık ise, Amerika’nın Asya ile birleşerek kuzey yarımkürede Amasia adı verilen bir süper kıtanın oluşabileceğidir.
ÖNEMLİ ÜÇ SÜPER KITA
Rodinia Rusça “родина” (Rodina) sözcüğünden gelir “Vatan” veya “Anayurt” demektir.
Rodinia, yaklaşık 1.3 milyar yıl önce, Prekambriyen zamanda, çok hücreli ve ekstrem koşullara dayanıklı organizmaların denizlerde yaşadığı evrelerde, kıtasal levhaların birleşmesiyle oluşmuş, 750 milyon yıl önce parçalanmaya başlamış, dünyadaki ilk süper kıtadır. Rodinia’nın merkezinde Laurentia adı verilen bugünkü Kuzey Amerika’nın çekirdeği yer almaktaydı, çevresindeki geniş okyanusa “Mirovia” adı verilmiştir.Parçalanma sırasında büyük volkanik hareketler sonucunda güneş ışığının azalması küresel soğumaya neden olmuş ve “Kartopu Dünya” (Snowball Earth) meydana gelmiş, denizler dahil dünyanın tamamı buzla kaplanmıştır.Dünyadaki bilinen beş büyük buzul döneminin ikincisidir. Canlıların %90’ı bu dönemde yok olmuştur, Buzullar eridikten sonra, karmaşık ve çok hücreli organizmaların ortaya çıkışı hızlanmıştır.
Gondwana, “Gond” Hindistan’da bir halk, “Vana”Sanskritçe’de “orman” demektir.
Gondwana, yaklaşık 600 milyon yıl önce, Paleozoik zamanda, Rodinia’nın parçalanmasıyla oluşmuş bir süper kıtadır, 180 milyon yıl öncePangeaa’nın oluşumuna kadar varlığını sürdürmüştür. Bu süper kıta, güney yarımküredeki modern kıtaların (Güney Amerika, Afrika, Antarktika, Avustralya) atası olarak kabul edilir. Gondwana, Rodinia süper kıtasının 180 milyon yıl önce parçalanmasından sonra ortayaçıkmış ve ekvatorun güneyinde geniş bir alanı kaplamıştır. Dinozorlar dahil olmak üzere çok çeşitli kara ve deniz yaşamına ev sahipliği yapmıştır. Kıta üzerinde sıcak ve nemli bir iklimin etkisiyle geniş orman ve bataklıklar oluşmuştur, dev eğrelti otları ve birçok bitki türü vardır. Bu dönemde sürüngenler ve dinozorlar ortaya çıkmışlardır. Pangaea süper kıtasının güney kısmını oluşturmuştur.
Pangaea Yunanca Bütün Dünya”Pan” (παν) “bütün””Gea” (γαῖα) “Dünya” demektir.
En büyük Süper Kıta olan Pangea 335 milyon yıl önce, Karbonifer döneminde oluşmuştur, yeryüzündeki tüm kara kütlelerini kapsayarak tek bir dev yapı haline gelmiş ve Panthalassa Okyanusu İle çevrelenmişti. Önceleri bağımsız olan Gondwana, sonradan Pangaea’nın güney parçası olmuş Laurasia ve diğer kara parçaları da Pangaea’ya eklenmiştir. 175 milyon yıl önce, Mezozoik zamanda, parçalanmaya başlamıştır. Gondwana ve Pangaea aynı dönemde bağımsız iki süper kıta olarak var olmamışlardır.Pangaea’nın büyük yüzeyi kıtanın ortalarındaçöl iklimi yaratmıştır. Senozoik zamanda kıtalar günümüzdeki konumlarına yaklaşmaya başlamış, Dinozorların ve memelilerin evrimi, Pangaea’nın bölünmesiyle hızlanmıştır. Pangaea’nın parçalanması, levha tektoniği teorisinin anlaşılmasında kritik bir rol oynamıştır. Bu kıtanın oluşmasında karada ve denizde geniş bir biyolojik çeşitlilik görülmüş; dev amfibiler, sürüngenler ve erken memeli benzeri canlılar evrimleşmiştir. Ancak süper kıta döneminin sonunda büyük yok oluş olayı yaşamı ciddi şekilde değiştirmiştir. Mezozoik dönemin başlamasıyla, dinozorlar, kara ekosistemlerinin baskın türleri haline gelmiş, denizlerde ise köpekbalıkları ve diğer deniz canlıları ortaya çıkmaya başlamışdır. Atlantik Okyanusu, bugünkü yapısına yaklaşık 100 milyon yıl önce ulaşmıştır.
Dünyanın ve canlıların evriminin birbirlerinin ayrılmaz parçası olduğu, kıtaların birleşme ve ayrışma süreçlerinde ki farklılaşmalardan da anlaşılmaktadır. Süper kıtaların keşfi iklim, biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynaklar üzerindeki etkilerini de anlamamıza olanak sağlamaktadır. Evrim karşıtlarının, bu bilgilerin de ışığında, düşüncelerini gözden geçirmelerinde yarar vardır. Geleceğe bakarken YZ ve benzeri yöntemlerin giderek gelişmesi ve bu konuda yapacakları simülasyonlar ile kıtaların evrimi konusundaki varsayımların yeni bilgilerle zenginleşeceği kuşkusuzdur. Süper bilgisayarlar, süper kıtaların geçmiş hareketlerini simüle ederek gelecekte nasıl birleşebileceklerini öngörmektedir.
Süper kıtaların evrimi yalnızca geçmişin anlaşılmasına ve değil, gelecekteki jeolojik ve ekolojik değişimlere hazırlanılmasına da yardımcı olacak, gelecekte Amasya (Avrupa ve Asya’nın birleşimi) gibi potansiyel süper kıtaların nasıl oluşabileceğine dair öngörüler daha iyi anlaşılacaktır.