Resilience (Psikolojik Dayanıklılık) Nedir, Nasıl Geliştirilir? Yılmazlar Ailesi’ne Hoş Geldiniz!

Tarih

Mayın tarlasında yürümek gibi değil mi yaşamak? Üstelik, birine basmamanın neredeyse imkânsız olduğu kadar sık döşenmiş mayınlar…
• Hiç çok sevdiğiniz bir yakınınız öldü mü?
• Hiç boşanma veya istemediğiniz bir ayrılık yaşadınız mı?
• Hiç işten atıldınız mı?
• Hiç iflas ettiniz mi?
• Hiç doğal afet yaşadınız mı?
• Hiç şiddet veya tacize maruz kaldınız mı?
• Hiç düşük, kısırlık gibi doğurganlık sorunları yaşadınız mı?
• Hiç sizin veya ailenizden birinin yaşamını tehdit eden bir hastalıkla mücadele ettiniz mi?
• Hiç sağlık sorunları yaşadınız mı?
• Hiç parasız kaldınız mı?
• Hiç kaza geçirdiniz mi?

Bu soruların bir ya da birkaçına “evet” demeden bir ömür sürmek mümkün mü? Biz yaşamdan en iyisini bekleyeduralım er ya da geç acı ve talihsizlikle büyüklü küçüklü sınavlar veriyoruz.
Hayat olumlu ve güzel şeylerin beraberinde olumsuzluklarla dolu bir paket. Bu olumsuzluklarla baş etmek için bize düşen ne ve yapabileceklerimiz var mı?
Elbette var. Bu uğurda kazanmamız gereken birçok yetkinliğin en önemlilerinden biri “resilience”. Türkçe karşılığını birkaç sözcük beraber veriyorlar: “yılmazlık”, “dayanıklılık” ve “esneklik”.
Kimi kişilerin yaşamın getirdiği zorluklar karşısında diğerlerine göre daha güçlü olmalarının onların “yılmaz ve esnek” olma becerilerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu beceri içinde hangi özellikleri barındırıyor?
Bunları iyi anlarsak yılmazlık becerisini kazanmamız da kolaylaşıyor. Gelin bu beceriye sahip olanlara “Yılmazlar” diyelim. Hepimizin katılmak istediği bir aile olsun.
Yılmazların en önemli özelliklerinden biri acı çekmenin insan doğasının bir parçası olduğunun farkında olmaları. Bu, bizi önemli bir yanılgıdan, bir tuzaktan kurtarıyor. Acı şeylerin sadece bizim başımıza geldiği yanılgısından…
Instagram’da, parlak gülen fotoğraflarla dolu bir dünyada yaşarken bu gerçeği fark etmek kolay olmayabilir ama insan yaşamı hiç de toz pembe değildir. Ancak talihsizliklerin sadece sizi bulduğu fikri sizi olayın kendisinden daha büyük ve zorlu bir ruh haline sokar.
Yılmazlar, ellerinden gelenler ve gelmeyenler konusunda daha net bir ayrım yapabiliyorlar. Bu da hem öğrenilebilir hem de hayat kurtaran bir özellik.
Biz insanoğlu olumsuzu fark etmek ve ona reaksiyon göstermek için donatılmışız, çünkü bu bizi hayatta tutar. Olumsuz duygular üzerimize yapışıp kalırken olumlu duygular rüzgâr gibi gelip geçiyor.
Oysa dikkatimizi olumluya vermek, yaşadığımız kayıplar uğruna elimizdeki iyi şeyleri feda etmemektir. En mutsuz zamanların bile şükredebileceğimiz, uğruna yaşamayı sürdüreceğimiz olumlu bir şey yakalayabiliriz. İşte hikâyenin elimizde olan kısmı budur.
Pozitif psikolojinin babası Martin Seligman ve arkadaşları 2005 yılında bir araştırma yaptılar. Araştırmada bir grup katılımcıdan her gün başlarına gelen üç iyi şeyi düşünmelerini istediler. Yaptıkları tek şey bu olduğu halde altı ay içinde bu kişilerin hayattan memnuniyetleri, olumlu hisleri arttı ve depresif hisleri azaldı.
Bu örnek de gösteriyor ki başımıza olumsuz şeyler geldiğinde bilinçli ve kararlı bir çaba ile olumluya odaklanmak hiç de fena fikir değil. Bunu nasıl yapacağınız size kalmış. İyi şeyleri anımsatan bir poster, hatırlatıcı bir obje, arkadaşınıza mesaj veya şükran günlüğü ile….
Yılmazların bir diğer özelliği de kendilerine bazı soruları sormaktan hiç vazgeçmemeleri.
Soru şu: “Bu yaptığım bana iyi mi geliyor, zarar mı veriyor?”.
Anlaşmazlığa düştüğünüz bir arkadaşınızla dargınlığınızı sürdürmek size iyi geliyor mu?
Eski sevgilinizin yeni sevgilisini sosyal medyada gizlice takip etmek size iyi geliyor mu?
Bir kadeh daha fazla içmek size iyi geliyor mu?
Sürekli kötü şeyleri anımsatan vahşet içerikli haberleri izlemek size iyi geliyor mu?
Instagram’da büyük gösterişler yapıp ulaşılmaz hayatlar sergileyen kişileri izlemek size iyi geliyor mu?
Sürekli şikâyet etmek size iyi geliyor mu?
Bu soruların cevabını içtenlikle verip tavrınızı esnetebilirseniz, yaşamınızın kontrolünü sağlayacak ve duygularınızın oradan oraya savrulmasını engelleyecek emniyet şeritleri yaratırsınız. Mağduriyet duygusunu sürdürmek yerine yaşamınızda yeni pencereler açabilirsiniz.
Bazı insanlar doğuştan “resilience” niteliklerine sahip olacak kadar şanslı olabilirler. Yine de güzel haber şu ki, bunu sonradan da kazanabiliyoruz.
“Yılmazlar” ailesinin doğuştan üyesi değilsek de kan bağı gerekmeksizin ailenin bir parçası olma şansına hep sahibiz. İşe, yaşamın mayınlarının üzerine bir de kendi mayınlarımızı döşememekle başlayarak…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Mutfak Dünyasının Sessiz Dönüşümü ve Geleceğin Gastronomisi

Mutfağın sıcak buharları arasında, bıçağımın sebzeleri dansla kucakladığı anlarda...

Mutluluğun Sırrı: Alma Verme Dengesinin Gizemli Gücü

Hayatın her alanında, evde, sosyal çevremizde ve iş yaşamımızda...

Kozmetik Alışverişinin Getirdiği Mutluluk

Kozmetik alışverişi, birçok kişi için sadece bir ihtiyaç olmanın...

Teknolojinin hekimlik sanatına etkisi ve geleceğin tıbbı

“Hekimlik, bilimle beslenen bir zanaat, insanla bütünleşen bir sanattır,...