Modern Tarımın ekonomiye katkıları

Tarih

Gelişmiş tarım için gerekli olan traktörler ve diğer tarım makineleri, çiftçilerin daha az emekle daha geniş tarlaları işleyebilmelerine olanak vermektedir. Modern tarım kavramı ise dijitalleşme ve akıllı tarım uygulamaları ile 21. YY.’da hız kazanmış, IoT sistemine bağlı sensörler, dronlar, uydu verileri ve yapay zeka kullanılarak tarım alanlarının daha iyi izlenmesi ve yönetilmesi sağlanmıştır. Otomatik sulama sistemleri “akıllı tarım” adı verilen bu yönteme entegre edilerek su tüketimi optimize edilmiş, bitki sağlığını izleme, hastalıkların erken saptanması gibi avantajlar elde edilmiştir. Amaç, gereksiz maliyetleri engelleyerek tarımın ekonomiye katkısını sağlamaktır.
Eski çağlardan beri tarım ile uğraşılan Anadolu’da, günümüzden yaklaşık oniki bin yıl önce, neolitik çağda, Göbeklitepe’de tarım yapıldığı anlaşılmıştır. Önceleri dini ritüel alanı olduğu düşünülen Göbeklitepe’nin son araştırmalarda bir yerleşim yeri olduğu görüşü öne çıkmıştır. İnsanlık, avcı toplayıcı olarak başladığı yaşamdan bu bölgede de yerleşik düzene geçmiş, toprağı işleyip ürettikleriyle beslenmeye başlamıştır.
Cumhuriyet sonrasında tarımsal yaşam sürmüş, nüfusun %70’inin ülkenin kırkbin köyünde yaşıyor, tarım ve hayvancılık ile uğraşıyor olması nedeniyle ülke nüfusuna yetecek kadar üretim yapılabilmiştir. Böylelikle son yıllara kadar, gıda bakımından kendi kendine yeten sayılı ülkelerden biri olunması sağlanmıştır. Köy enstitülerinde verilen “eğitim ve iş birlikteliği anlayışı“ ile üretici işini daha bilinçli yapar hale gelmiş, ancak tim bu gelişmelere rağmen son yıllarda tarımda geri kalınmıştır. Sanayi devrimlerini ikiyüz yıl kadar ıskalamış, makineli tarıma gecikmeli geçileebilmiş olunması, Türkiye’nin bugün hala “gelişmekte olan ülke” konumunda kalmış olmasını da kısmen açıklamaktadır.
1950 sonrasında ülkeyi yönetmeye çalışan iktidarlar, köyden kente göçün önünü açarak köy nüfusunun azalmasına, toprak ile uğraşabilecek gençlerin kentlere göçmesine neden olmuş ve tarımın çöküşünü başlatmıştır. Bu göçün sonucunda mı tarım gerilemiş, yoksa tarım gerilediği için mi göç olmuş sorusunun yanıtı, her ikisinin de etkili olduğu şeklindedir. 1960 lı yıllardan sonra hızlı nüfus artışı sonucu yerli tarım ürünleri göreceli yetersizleşmeye başlamış, tarıma ciddi destek vermek yerine yönetimler ithalatı çare olarak görmüşlerdir.
Tarımın gerilemesine karşın sanayi ve ihracatta olması gereken ilerleme yeterince olmadığından, borçlanarak tarım ithalatı sürdürülmüş, ülkemizde yetişen pek çok ürün de bu arada yerini ithallerine bırakmaya başlamıştır. Tahılların bir kısmı, Pamuk, Anamur muzu gibi özellikli ürünler bunların bir kısmıdır. Ülkemizin ünlü mis kokulu Anamur muzunun üretimi, 1980’li yıllarda gereksiz yere başlatılan yabancı markalı muz ithalatı ile tükenme durumuna getirilmiştir. Uzun yıllar sonra ekonomik değeri yeniden anlaşılan yerli muz, Akdeniz ve Ege yöresinde üretilmeye başlanmış ve pazarda ithal muzun yerini almaya başlamıştır. Son yıllarda “Paramız var, ithal ederiz” gibi yaklaşımları sıklıkla duymaktayız. Yokluk içinde hovardalık, bugünkü “neredeyse kıtlığın”, doğmasına neden olmuştur. Tarımda ithalata bağımlı olma sorunu, gıda güvenliğini tehdit eden önemli bir sosyo ekonomik sorundur. Yüksek maliyetli iş gücü, enerji ve malzeme maliyetleri, tüketicilerin ithal ürünlere olan talepleri, ekonomik dengesizlikler ve yönetsel başarısızlıklar yerli üretimin azalmasına neden olmaktadır. Sonuçta ihraç edilecek buğday kalmamış, büyük tahıl ithalatı başlamıştır. Üretimin yetersiz olduğu ülkede bir yandan pahalılık milyonlarca insanı yardıma muhtaç duruma getirirken, bir yandan da tarım arazileri ve hayvancılığa uygun meraların madenciliğe açılması, ülkede yaşamı daha da zor hale getirmiştir.
Gelinmiş olunan bu noktada geçmişe saplanıp kalmayı bırakıp geleceğe yönelmek, dip yapmış olan ekonomiyi yeniden ayağa kaldırmanın yollarını bulmak gerekmektedir. Bugünkü yazımda geleceğimizin kurtuluşuna katkı vereceğini düşündüğüm tarım gibi önemli iki konuyu ele alacağım.
Ülkemizin coğrafi ve iklimsel yapısı bazı bölgelerde sulu, bazı bölgelerde ise susuz tarım yapmaya elverişlidir. Sulu tarımda su doğal yağışa ek olarak sulama ile sağlanır. Susuz tarımda ek sulamaya gerek yoktur. Bu yöntem ile daha çok, tahıl üretimi yapılabilmektedir. Bu nedenle tarla olarak kullanılacak bir arazinin doğru seçimi, tarımsal verimliliği ve sürdürülebilirliği artırmak için kritik öneme sahiptir. Tarımda hayvancılık ve bitkisel üretim dengeli bir şekilde entegre edildiğinde, sürdürülebilirlik ve verimlilik artar. Bu durum doğal gübre kullanımı, zararlı kontrolü, su tasarrufu ve toprak verimliliği sağlar. Optimal hayvan sayısı ve çeşitliliği ile altı-yedi hektarlık tarla büyüklüğü, sürdürülebilir bir tarımsal işletme modelidir. Tarlanın bulunduğu yerin iklimi ve temiz su kaynağına yakın olması en önemli kriterlerdir. Toprağa kompozit, doğal ve sentetik gübre atılması besin maddelerini zenginleştirir. Gübre kullanımı abartılı olmamalı, doğal ve sentetik gübreler birlikte kullanılmalıdır. Toprak analizi tekrarları, monokültür yerine rotasyonlu ürün ekimi verimi iyileştirmektedir. Ağaç ve çalı dikimi, kök sistemleri sayesinde toprağı tutarak erozyonu önler. Tarımda ilaçlama zararlı organizmaları, yabani otları kontrol etmek amacıyla kullanılan kimyasallar veya doğal çözümlerle yapılır.
Devamı yan sayfada>>
Uzun yıllar geleneksel yöntemlerle yapılan tarım, seksenbeş milyona ulaşmış olan nüfusumuzun gereksinimlerini artık karşılayamaz durumdadır; Konya ovası kadar toprağı olan Hollanda ve benzeri ülkeleri örnek alarak işe başlamak doğru olacaktır. 1972 yılında, mesleki eğitim için gittiğim Almanya’nın Bavyera eyaletinde, kırsalda küçük bir kente yerleştiğimde, bir çiftçinin, atın çektiği “Kara Saban” benzeri bir alet kullanarak tarlasını sürdüğüne tanık olmuştum. Elli yıllık bu anıyı buraya almamın nedeni, batı toplumlarında da tarımdaki gelişmenin nereden nereye ulaştığını somutlaştırabilmek içindir.
Modern tarım, ileri teknoloj, bilimsel yöntem ve yenilikçi uygulamalar kullanarak toprağı verimli hale getirmeyi amaçlar. Bunu yaparken doğal kaynaklar korunur, olumsuz çevresel etkiler en aza indirilir. Tarım makineleri, yapay zeka, veri analitiği, biyoteknoloji, genetik mühendisliği gibi uygulamalardan yararlanılırken, su yönetiminde de toprak koruma yöntemleriyle sürdürebilirlik sağlanmaktadır. Fazla su, toprağın alt katmanlarına geçerken, tuzların yüzeye çıkmasına neden olur, bu da toprağı tarım için kullanılamaz hale getirebilir. Su ayrıca toprağı taşıyıp erozyona neden olabilir bu da ekosistemlere zarar verir. Damlama ve yağmurlama gibi sulama teknolojileri kullanılmalıdır. Tarım teknolojileri, tarımda verimliliği artırma, gıda taleplerini karşılama modern tarım tekniklerinin, kimyasal gübrelerin ve tarım ilaçlarının yaygın kullanımına neden olmuş, bu sayede tahıl üretiminde yüksek verimlilik sağlanmış, açlık sorunları hafiflemiştir. Ancak, yoğun kimyasal kullanımın çevresel etkileri tartışılmaya başlanmıştır. 1980’lerden sonra “GDO” yöntemleriyle daha dayanıklı ve zararlılara karşı dirençli türler geliştirilmiş, ancak bunların da insan ve çevreye olası zararları tartışılmaya başlanmıştır.
Tarım sektörü, gıda, tekstil, ilaç gibi farklı sanayilere hammadde sağladığı için de ekonominin temel taşlarındandır. Tarımsal faaliyetler sayesinde birçok kişi tarım mühendisliği, dijital tarım danışmanlığı gibi meslekleri ile iş olanağı bulur ve bunların gelir düzeyleri de yükselmektedir. Fındık, tahıl, meyve-sebze, pamuk gibi ürünler birçok ülkeye ihraç edilmektedir. İhracat kırsal bölgelerde tarıma yönelik altyapı projeleri, yollar, sulama sistemleri ve pazar alanları gibi yatırımların artmasına yol açarak nüfusu dengelerken, tarım alanında yapılan iyileştirmelerin de, köyden kente göçü azaltması beklenmektedir. Tarım sektörünün gelişmesi, yerel üretimin sürdürülebilirliğini destekler ve toplumun gıda gereksiniminin karşılanmasını sağlar. Ancak, ülkemiz özelinde anlamakta zorlandığımız konu tarım ürünlerindeki fahiş fiyat artışlarıdır; bu durumun dünyada tarım ürünleri fiyatlarının düşmekte olduğu bir döneme rastlaması ilginçtir.
Tarımsal üretimde kalite kontrol ve modern yöntemlerin kullanılması, sağlıklı ve güvenilir gıdaların üretilmesini sağlar. Tarım sektörü, iç piyasada tüketicilere sunulan gıda ürünlerinin temel kaynağını oluşturur, bunların dış pazarlara satılması, ülkeye döviz kazandırarak cari açığın azaltılmasına katkı sağlar. Ayrıca, modern tarım tekniklerinin kullanımı ve eğitim programları, çiftçilerin bilgi ve becerilerini geliştirerek kırsal kesimdeki yaşam standartlarını iyileştirir, ithalat bağımlılığını azaltır, ülkenin kendi kendine yeterlilik oranını yükseltir.
Küresel ısınma, kimyasal gübre ve zararlı ilaçlarının aşırı kullanımı ve yüksek fiyatları, yoğun tarım faaliyetleri ile toprak yapısının bozulması, düzensiz yağışlar sonucu su kaynaklarının azalması, kırsal kesimlerdeki genç iş gücünün azalması, tarım araçlarının yüksek maliyeti, devlet desteklerinin yetersiz olması, çiftçilerin bu yeni teknolojiler ve teknikler konusunda yeterli eğitime sahip olmaması gibi nedenlerle Modern Tarım, ülkemizde istenilen düzeye gelememektedir.
Son yıllarda Kent tarımı, Dikey tarım gibi yeni tarım yöntemleri şehirde üretimin gerçekleşmesini sağlamaktadır. Bu uygulama gıdaların yerel pazarlarda satışını kolaylaştırırken, nakliye maliyetlerini ve çevreye olan zararları azaltır. Çatılar, balkonlar, bahçeler gibi küçük alanlarda tarım yapılabilir. Şehirdeki yeşil alanları artırarak karbon emisyonları azaltılabilir ve kent ekosistemlerine katkı sağlanır. Dikey tarım, sınırlı alanlarda yüksek verim elde etmek amacıyla, bitkilerin katmanlar halinde, dikey olarak üst üste yerleştirilerek yetiştirildiği bir tarım yöntemidir. Toprak yerine su ve besin çözeltileri kullanılır, toprak kaynaklı hastalıkların riskini azaltır, yıl boyunca tarımsal üretim yapma olanağı vardır. Geleneksel tarıma göre %90 daha az su kullanılır. Bitkilerin fotosentez yapablmesi için yapay aydınlatmaya gereksinim duyulur, bu da yüksek enerji tüketimi ile sağlanabilir, ayrıca yüksek kurulum maliyeti vardır. Akıllı tarım uygulamalarının yenilenebilir enerji kaynakları ile entegrasyonu dikey tarımın daha yaygın ve verimli hale gelmesini sağlar.
Türkiye’de tarım sektörünü yeniden canlandırmak, çiftçilerin giderlerini desteklemek, gelirlerini güvenceye almak devletin önemli görevlerindendir. Gıda fiyatlarını kontrol altında tutmak, tarımsal üretimi artırmak ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için tarıma kaynak aktarımı en önemli konulardandır. Bunun için doğrudan sübvansiyon, düşük faizli krediler sağlanması, yatırım teşvikleri, çiftçilerin eğitilmesi için destek, AR-GE desteği, pazarlama ve kooperatif destekleri, sulama ve çevre koruma sistemlerinin kurulması, organik tarım uygulaması için teşvik, doğal kaynakların korunması ve otomasyonun yaygınlaştırılması önem kazanmaktadır. Çiftçi ürettiği ürünü zarar etmeden satabileceği güvencesi ile çalışmalıdır.
Türkiye’de, kesme çiçek, saksı bitkileri, fideler ve soğanlı bitkiler gibi ürünler rekabetçi konuma gelmiş, döviz geliri sağlamaya başlamıştır. Özellikle Antalya, İzmir, Yalova ve Mersin gibi iller, çiçek üretiminde önde gelen bölgelerdendir, çok sayıda kişiye iş olanağı sunmaktadır. Çiçekçilik, biyolojik çeşitliliği destekleyerek çevre dostu bir tarım dalı olarak ön plana çıkar, arıların ve diğer tozlayıcıların yaşam alanlarını genişletir, dolayısıyla doğal dengenin korunmasına katkı sağlar
Sentetik bitkisel ürünler biyomühendislik yöntemleri ile geliştirilen ürünlerdir. Bitkisel yağlar, proteinler laboratuvarda üretilir ve bunlardan peynir, yoğurt benzeri yiyecekler üretilir. Nüfusun artması ve doğal kaynakların azalmasıyla gıda güvenliğini sağlamak için giderek daha önemli hale gelmektedir. Vegan ve vejeteryanlar için de bu gıdalar uygundur.
Modern tarım, gıda güvenliğini sağlama, ekonomilere katkıda bulunma ve ekosistemleri koruma gibi bir öneme sahiptir; sadece üretim değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerle de iç içe geçmiş durumdadır. Markalaşma ve kalite anlayışı global standartlara uygun olmalı, e-ticaret, lojistik ve soğuk zincir yatırımlarının plan ve projeleri, nüfus artışına bağlı olarak yapılmalıdır. Çevre dostu uygulamalar, verimli kaynak yönetimi ve çiftçilerin desteklenmesi gibi önlemlerle bu sorunların üstesinden gelinebilir ve tarımın ekonomik ve sosyal yararları sürdürülebilir hale getirilebilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Mutfak Dünyasının Sessiz Dönüşümü ve Geleceğin Gastronomisi

Mutfağın sıcak buharları arasında, bıçağımın sebzeleri dansla kucakladığı anlarda...

Mutluluğun Sırrı: Alma Verme Dengesinin Gizemli Gücü

Hayatın her alanında, evde, sosyal çevremizde ve iş yaşamımızda...

Kozmetik Alışverişinin Getirdiği Mutluluk

Kozmetik alışverişi, birçok kişi için sadece bir ihtiyaç olmanın...

Teknolojinin hekimlik sanatına etkisi ve geleceğin tıbbı

“Hekimlik, bilimle beslenen bir zanaat, insanla bütünleşen bir sanattır,...