Tarımın ayrılmaz parçası olan hayvancılığın kapsamında büyükbaş, küçükbaş, kanatlı hayvanlar ve arıcılık bulunmaktadır. Hayvancılık ile tarımsal üretimin uyumlu bir şekilde entegre edilmesi, hem hayvancılığı, hem de tarımsal verimliliği artırarak sürdürülebilir bir üretim sistemi oluşturmaktadır. Bu sektör birey, toplum ve dünya açısından, özellikle protein içeriği nedeniyle çok önemlidir; iş fırsatı yaratması ve ürünlerin satışıyla önemli ekonomik katkı sağlanır. Yan ürünlerin işlenmesi ile ticaret hacmi genişler, dijitalizasyon ve Iot uygulamaları ile ekosistem korunur, sürdürülebilir hayvancılık, meraların korunması ve biyo çeşitliliğin dengelenmesi sağlanır; ülkeler arası ticaretin önemli bir parçasıdır.
Tarihte hayvancılık M.Ö. 10.000–8.000 yıllarında, insanların yerleşik yaşama geçmesi ve topluluklarının yaşam biçimlerini dönüştürmeleri ile başlamıştır. Hayvancılığın gelişimi, insanlık tarihinin önemli dönüm noktalarındandır. Bu dönemde önce köpek, daha sonra koyun, keçi, sığır ve domuz olmak üzere hayvanlar evcilleştirilmeye başlanmış, böylelikle et, süt ve deri gibi kaynaklara ulaşılmıştır. Büyük baş hayvanların tarımda kullanılması önemli bir işgücü olmuş, işlerin daha hızlı ve verimli yapılması sağlanmıştır. At ve deve gibi hayvanlar taşımacılıkta kullanılmış ve ticaretin gelişimine katkı vermişler, toplumlar arasında ticaret ve kültürel etkileşim artmıştır. Mezopotamya ve Mısır gibi uygarlıklarda bazı hayvanlar kutsal sayılmış, tanrı ve tanrıçaların simgeleri olmuştur. Osmanlı döneminde küçükbaş hayvan üretimine önem verilmiştir.
Türkiye coğrafyası farklı iklim tiplerine ve geniş çayırlık alanlara sahip olması nedeniyle hayvancılık için elverişlidir ve ülkemizin kırsal kesiminin geçim kaynağıdır. Süt ve et gibi temel gıdalar ile beslenme güvenliği sağlanırken yem üretimi, veterinerlik hizmetleri, deri işleme tesisleri gibi yan sanayilerle de ekonomiye katkı sağlanır. Orta Doğu ve Avrupa pazarlarına yapılan ihracat Türkiye ekonomisine döviz girdisi sağlamaktadır. Geçmişte İran, Irak ve Suriye’ye kaçak yollardan sürülerle yapılan hayvan kaçakçılığı da sınır ticareti kapsamında önemli bir kaynaktı. Kırsal kalkınmayı destekleyen hayvancılık sektörü, iş oıanakları yaratması ile kırsaldan kentlere göçü kısmen engellemesiyle önem kazanmıştır. Ancak girdi maliyetleri ile başa çıkamayan çiftçilik ve hayvancılık yapan kesim, yetersiz veya olmayan sübvansiyonlar nedeniyle büyük zorluklar yaşamakta, besleyemediği süt ineklerini, sütün maliyetini karşılayamadığı için, kesime göndermektedir. Milyon dolarlar harcanarak yapılmakta olan et ürünleri ithalatının bedeli halka, yarım kilo ucuz kıyma için, kuyruklarda sabahlamak olmaktadır. Gerçek böyleyken istatistikler pembe bir tablo çizmekte, thal etten aracılar bolca nemalanmaktadırlar.
Türkiye’de hayvancılık sektörü, sahip olduğu potansiyel doğrultusunda gelişmeye açıktır.Tarım ve hayvancılığın birlikte yapıldığı modern entegre çiftlikler, iç ve doğu Anadolu, Akdeniz bölgelerinde küçük ve büyükbaş hayvan üretiminde önde gelmektedir. Doğu Anadolu ve Marmara bölgelerinde hindi, tavuk ve yumurta üretilmekte, İç Anadolu ve Marmara bölgeleri yem üretiminde önde gelmektedirler. Marmara ve Ege’de büyükbaş hayvancılık yaygındır. Marmara Bölgesi süt üretimi ve kanatlı üretiminde lider konumdadır. Karadeniz bölgesi dünyada bal üretiminde önemli bir yere sahiptir. Kars ve çevresinde Kaz ve peynir üretimi çok önemli gelir kaynağıdır.
Çiftliklerde farklı hayvan türlerinin bulunması toprak ve bitki sağlığına olumlu katkıda bulunmaktadır. Hayvan sayısının hektar başına 1-2 büyükbaş ve 5-6 küçükbaş olmasının ekosistemi dengede tuttuğu, yüz kadar kümes hayvanının bulunmasının yararlı olacağı önerilmektedir. Çiftliğin bir bölümünün organik tarıma ayrılması önerilmektedir.
Modern hayvancılıkta YZ, dijitalleşme, sensörler, veri analitiği, otomasyon ve robotik teknolojilerin kullanımı ile verimliliğin artacağı, maliyetlerin düşeceği, ürünün tüketiciye ulaştırılmasının kolaylaşacağı, böylelikle sürdürülebilir hayvancılığın gerçekleşeceği varsayılmaktadır. Giyilebilir cihazlarda bulunan sensörler, sıcaklık ve hayvan sağlığı gibi verileri sürekli olarak kaydetmektedir.
Üreticiler, kooperatifler aracılığıyla toplu yem alımları, veteriner hizmetleri ve nakliye gibi toplu girişimlerde bulunarak maliyetleri düşürebilirler. Hayvanların sağlık kontrolları ve aşıları düzenli uygulanmalıdır. Üreticiler ile tüketiciler arasındaki aracı sayısının azaltılması her iki taraf için de kazanç demektir. “Aracıyı kaldıralım“ sözü, üreticinin ve tüketicinin kazançlı olması adına ülkemizde sol düşüncenin önemli sloganlarından olmuştur. Üretici kooperatifleri, e-ticaret gibi gibi uygulamalar sol sloganın günümüzde sanki vücut bulmuş şeklidir. Et, süt, yumurta gibi ürünlerin tüketiciye ulaştırılmasında soğuk zincirin sağlanması, gıdanın tazeliğinin korunabilmesi adına çok önemlidir.
Son yıllarda gelişmiş ülkelerde sentetik gıda ürünleri oldukça sık tüketilmeye başlanmıştır. Dünya ölçeğinde artışı hala sürmekte olan nüfus ve ona bağlı beslenme, sağlık, temizlik için kaynakların yetersizliği gibi sorunlar ortaya çıkınca, sentetik ürünlerin önemi de artış göstermeye başlamıştır. Farklı kaynaklar kullanılarak üretilen bu ürünler hayvanların yaşam haklarına saygıyı artırmakta, refahlarını korumakta, böylelikle vegan ve vejeteryanlığı yeğlemiş kişileri de tatmin etmektedir.
Bitkilerden fermentasyon yöntemiyle elde olunan bitkisel proteinler, peynir veya yoğurt benzeri sentetik gıda haline getirilmektedir. Bezelye, soya veya baklagiller gibi bitkilerden elde edilen proteinlerin laboratuvar ortamında işlenerek et benzeri doku ve tatta ürünler elde edilmesi sağlanmaktadır. Vegan veya vejetaryan bireyler için bitkisel bazlı hamburger, köfte ve tavuk ürünleri gibi seçenekler giderek artmaktadır.
Sentetik hayvansal ürünlerin bir başka üretim yöntemi de hayvan hücrelerinin laboratuvarda, biyo reaktörlerde, kültürleri yapılarak üretilmeleri ve bunlardan et, süt, yumurta gibi ürünlerin elde olunmasıdır. Kültür et, dokusal ve besinsel olarak geleneksel ete benzer özellikler taşır ve bir canlının yok edilmemesi adına sağlanmış çok önemli bir uygarlık adımıdır.
Sentetik ürünlerin üretimi, geleneksel tarım ve hayvancılık yöntemlerine göre daha az su, arazi ve enerji gerektirir. Ayrıca, ormansızlaşmayı, su kaynaklarının tükenmesini ve sera gazı artışlarını engeller, Laboratuvar sütleri laktozsuzdur ve süt tüketimi için sürdürülebilir bir çözüm sunar, bitki ve hayvan bazlı proteinlerin kombinasyonu ile elde edilmektedir. Sentetik bitkisel ve hayvansal ürünler, sağlıklı, ekonomik ve çevre dostu gıda çözümleri sunmayı sürdürecek gibi görünmektedir.
Hayvancılık Sektöründe yem ekonomik nedenlerle zorlaşmıştır, sağlık konusunda yetersizlikler, finansal sorunlar vardır; bunların devlet teşvikleri, eğitim programları ve altyapı yatırımları ile çözülebileceği bilinmektedir, Bu olanaklara henüz yeterli düzeyde ulaşılmadığı da bir gerçektir. Türkiye’nin beşte biri büyüklüğünde, 3,5 milyon nüfuslu Uruguay’ın, 12 500 km uzaktan, 85 milyonluk kocaman ülkemizin et gereksiniminin, bir kısmını da olsa, nasıl karşılayabildiğini hep merak etmişimdir. Hayranlık duyduğum sayın Mujica’nın ülkesine verdiği emeklerinin sonucu olduğunu düşündüğüm bu durum, pek çok ülke yöneticisine örnek olmalıdır.
Bazı dinlerin domuz etini yasaklamış olduğunu biliyoruz, bu yasağın alkol ve kumar yasağı ile birlikte oldukça geniş kapsamı vardır. Dinen yasak olmasına rağmen sağlığa da zararlı olan alkolün kullanımının sürdüğünü ve kumar oynanmaya devam edildiğini biliyoruz. Hatta bu amaçla ülke dışına yolculuklar bile yapılmaktadır. Ülkemizde seçmeli gibi görünse de “domuz eti yasağı” oldukça uyulan bir yasak görüntüsündedir; ancak bu etin farkında olmadan yedirildiği gerçeği de vardır. Besi domuzları, yılda iki kez yavrularlar ve her doğumda ortalama on kadar yavru yaparlar. Bu büyük protein potansiyelinin tüketiminin dinen yasak olmadığı ülkeler için ucuz ve kolay ulaşılır bir kaynaktır. Dini faktörler düşünüldüğünde, hristiyan ülkelerinden ithal edilen karkas etlerin ne derece islami kurallara uygun kesim ile elde edildikleri tam olarak bilinmemektedir.
Ülkemizde et arzının yetersizliğinin nedenleri arasında süt kuzusu ve süt danası adı altında henüz optimal ağırlıklarına ulaşmamış hayvanların kesime gönderilmesi de önemli bir kayıp gibi görünmektedir. Dünya üzerindeki bazı koyun ırklarının et verimliliği yüksektir ve bunlar elli kilo civarında kesime yollanır. Ülkemizde daha çok küçük kuzular yeğlendiği için, yirmi kilo civarındaki kuzular kesime yollanarak koyun popülasyonunun neredeyse yarısı heba edilmiş olmaktadır. Et konusunda ülkemizde, geçmiş yıllarda yaşanmış olan ve gerekçesinini anlamadığım ilginç olay da Gökçeada’da etin kilosunun uzun yıllar ülkenin diğer bölgelerine göre neredeyse yarı fiyatına satılmış olduğudur.
Üretim balıkçılığı son yıllarda büyük yükseliş gösteren bir sektördür. Bunu da hayvancılık kapsamında düşünmek gerekir. Gazetemizin yirmi üçüncü sayısın daki “SU” başlıklı yazımda bu durumu etraflı irdelemeye çalışmıştım.
Hayvancılık ve tarımın dengeli bir şekilde entegre edilmesi, doğal gübre kullanımı, etkin zararlı kontrolü, su tasarrufu sağlanması ile verimlilik ve sürdürülebilirlik sağlanabilmektedir. Sektör gelişmeye açık potansiyeli ile kırsal kalkınmayı desteklemekte, çok yönlü ekonomik katkıları ile hem ülke içi, hem de uluslararası ticari bağlantıları güçlendirmektedir. Ancak, yem maliyetlerinin yüksekliği, modern teknolojilere erişimin zorlukları ve pazar dalgalanmaları sektörün gelişimini sınırlayan faktörler olarak karşımızda durmaktadır. Bu noktada, henüz yeterli düzeyde olmayan, devletin destek ve sübvansiyonuna, büyük gereksinim duyulmaktadır.
Modern Hayvancılık ve ekonomiye katkıları
Tarih