Bu kavramlar üzerine insan olarak ne özeliz ne de diğer insanlardan farklı.
İnsan olmanın verdiği duygusal tepkilerdir bunlar. Bu duygularınızı yönetilebilmeyi eğer başarırsanız sadece dik durup karşılık vermek olarak da değerlendirilebilir, genel kabul görür ve erdem sayılır.
İkisi de insan olarak hiçbirimizin kaçamayacağı duygulardır. Haksızlığa uğradığımızda ya da öyle düşündüğümüzde içimizi yakan duygularla kızarız. Sıcaklığımız, hissettiğimiz kızgınlığın derecesine göre artar, ateşimizi içimizde durduramazsak dışımıza taşar ve bazen kontrolümüzü de kaybederiz. Adalet, sosyal ve toplumsal karmaşa ve benzeri durumların fazlası ise kaosa yol açtığı bölge ve coğrafyalarda bu kızgınlık , bir de tanımadığımız insanlarla yaşanan talihsiz çatışmalarda daha da kolay açığa çıkar. Bu durumlarda insan kendinin hesap vereceğini düşünmediği her durumda kontrolünü kolayca kaybetmeye meyil verir. Sınırların her iki taraf içinde adalet sistemi ile belirlenmemesi ise bu durumların daha çok yaşanmasına bir zemin de hazırlar.
Kızgınlık yönetilmediğinde ve sürekli taşındığında ise tanımadığımız insanlara karşı şiddete , tanıdığımız insanlar nezdinde ise anlamsızca kırgınlığa dönüşür. Kırgınlık derinleşen bir yara gibidir, sessizdir ama günden güne içimizi kemirmeye devam eder.
Kırgınlık en çok sevdiklerimiz insanlarla olan ilişkilerimizden beslenir. Onlara çeşitli nedenlerle kızarız çünkü onlardan hassasiyet ve özen beklentimiz vardır. Bu aslında beraber geçirilen ve biriktirilen an ve anıların bizim zihnimizde daima olması gerekir gibi bir beklentiye dönüşen duyguların sonucudur. Her şey yolunda giderken bir an tabiri caizse incir çekirdeğini doldurmaz nedenlerle kızgınlık duyar, bunu yönetemez ve kırgınlığa mahkum oluruz. Kırgınlık aslında en güvenip değer verdiklerimizden gelir. Hiç zarar görmeden yaşamak diye bir seçenek olsa eminin hayat çok sıkıcı bir yer olurdu. Bu süreçleri yaşamak kaçınılmazdır bu nedenle farkına varmalıyız ki kızgınlıkta, kırgınlıkta insan olmakla alakalıdır ve geçici duygulardır. Taze kalmazlar, kalamazlar. Ya soğuyarak ya da affederek kaybolur giderler. Zaman, ilgili konuyla yüzleşme , anlayış bu duygusal yükleri azaltıp yok edecektir.
Tamamen menfaat elde etmek, kullanmak, yanıltarak çıkar elde etmek ve ortada bırakmak gibi aslında sonu başından belli olabilecek kişilerle olan ilişki sonuçlarını başka bir konu olarak değerlendirmek gerekir düşüncesi ile , bu duygular aslında ya hiç tanınmayan ya da değer verilen yakın insan ilişkiler üzerinden ele alınmıştır.
Bu nedenle bu duyguları her durumda nasıl yöneteceğimizi öğrenmeli , yıkıcı öfke düzeyine ulaşmadan buna sebebiyet veren insanları aslında bir mesajcı olarak fark edip karşılık vermeye gayret göstermeliyiz. Kırgın kalmak zehir gibidir. Hemen öldürmez ama zamanla gösterdiği etki ile en yakınızı bile kaybedebilirsiniz. Ya affetmeyi seçin yürüyün, ya özür dileyin yada uzaklaşarak o defteri kısa zamanda kapatın derim. Özgürlük karar vermekten geçer. Alacağınız kararı tartmanızın bir anlamı da yoktur. Yaşayarak öğreniyoruz ama kırgın kalmak gibi gereksiz bir duyguyu taşıyarak kısacık bir hayatı cehennemde gibi yaşamaktan vazgeçin.
Bu iki kavrama iş hayatı boyutundan bakacak olursak da işten ve iş ortamından beklentilerimizi yüksek tutmak benzer sonuçlara her zaman neden olmaya devam edecektir. Kalben bağlı olduğunuz bir şirkette olabilirsiniz. Gün gelir sıra size gelir, kendinizi elenmiş oyundan düşmüş bulabilirsiniz. Kızarsınız, yakın iş ilişkilerinizin sonucu bu mu olacak deyip kırılırsınız. Merakta kalmayın herkesin başına gelmektedir. İş yeri sizin yuvanız, amirleriniz ağabeyiniz, şirket sahipleri sizin babanız değildir. Sorumlu aramayın, olmuştur bir şekilde. Beyaz yaka olarak varsa çantanızı alın çıkıp gidin. Konuya, duruma kızsanız da, kırılsanız da en fazla birkaç gün kafanızda taşıyın sonra yeniden başlayın her şeye. Takılı kalmak kendi kişisel yolculuğunuzu engellemek olur. Yeniden yenilenerek başlayın her şeye .
Zarar görseniz de duygularınıza saplanıp kalmak yerine kendinizi şöyle telkin edin. ’Bu duyguya saplanmak yerine kurtulmayı, özgürlüğü seçiyorum’. Bu kısa süreç içerisinde Kendinizi asıl üzen konuları keşfedin kendinize dert ortağı aramak yerine kendi içinizde kendi cevaplarınızı bulup daha iyisini aramaya yöneltin kendinizi.
Affedin salın gitsin. Yaşadıklarınızı alınması gerekli bir ders olarak kabul edip bir sonraki süreçte aynı dersi almamak için kendinizi kendiniz için yenileyin. Unutmayın her şey kendiniz için, yalnız kendi tarafınızca anlaşılıp yeniden düzenlenecektir. Şimdinin farkına varıp yeni hedeflere odaklanın. Hem özel hayatınızda hem iş hayatınızda…Sağlıkla,sağlıcakla…
Kızgınlık ve kırgınlık üzerine
Tarih
Günlük yaşantımızda sıkca karsılastıgımız bu konuda cok guzel bir anlatım olmus. Kendimden örnekler aklıma geldi, yazıya paralel o örnekleri tekrar degerlendirme fırsatı buldum. Tesekkur ederiz bu guzel yazı icin. Saygılarımla