İşinizden ayrılma zamanı geldi mi?

Tarih

Her sabah işe gitmek için hazırlanırken, aynada kendinize baktığınızda “Bu böyle gitmeyecek” dediğiniz oldu mu? Ya da toplantılarda sürekli saatinize bakıp “Ne zaman bitecek?” diye iç geçirdiğiniz? Bugün, iş yerinin bize uygun olmadığını gösteren işaretleri samimi bir sohbet havasında konuşmak istiyorum.
Bir arkadaşım geçen hafta bana “Artık dayanamıyorum” dedi ve gözlerinde yorgun bir ifadeyle ekledi: “Her sabah işe giderken mideme kramplar giriyor.” İşte tam da bu noktada, bir iş yerinin bize uygun olmadığını gösteren işaretleri detaylıca ele almamız gerektiğini düşündüm.
En belirgin işaret, sabahları yataktan çıkmakta yaşadığınız derin isteksizlik. Evet, kimse “Oh ne güzel, pazartesi geldi!” diye düşünmez. Ama eğer bu isteksizlik fiziksel semptomlara dönüşüyorsa, vücudunuz size çok net bir mesaj veriyor demektir. Bir dostum bana “Pazar akşamları uyuyamıyorum, pazartesi sabahları da kusacak gibi oluyorum” demişti. İşte bu, kırmızı bir alarm.
Önemli bir diğer işaret, değerlerinizle yaşadığınız sürekli çatışma hali. Örneğin, müşteriye gerçeği söyleyemiyorsanız, etik olmayan işler yapmaya zorlanıyorsanız veya inandığınız değerleri sürekli çiğnemek durumunda kalıyorsanız, bu durumun uzun vadede sizi tüketmesi kaçınılmaz. Değerler pazarlık konusu değildir. Bir okuyucum bana “Her gün vicdanımla savaşarak eve dönüyorum. Bu beni bitiriyor” demişti.
Dikkat çeken başka bir işaret, kariyer gelişiminizin durma noktasına gelmesi. İki yıl önce ne yapıyorsanız bugün de aynı şeyi yapıyorsanız, yeni beceriler öğrenemiyorsanız, kendinizi geliştirme fırsatı bulamıyorsanız, bu ciddi bir sorun. Çünkü günümüz iş dünyasında yerinde saymak, aslında geriye gitmek demektir. Bir mentorum her zaman der ki: “İnsan ya ilerler ya geriler, ortası yoktur.”
Göz ardı edilemeyecek bir işaret, ekip arkadaşlarınızla yaşadığınız derin uyumsuzluk. Herkesin en yakın dostunuz olmasına gerek yok elbette, ama en azından ortak bir dil, ortak bir anlayış olmalı. Eğer her gün kendinizi Mars’ta yaşayan bir dünyalı gibi hissediyorsanız, bu sürdürülebilir bir durum değil. Bir eski bir iş arkadaşım bana “Hocam, sanki farklı dilleri konuşuyoruz. Ben A diyorum, onlar B anlıyor” demişti.
Çarpıcı bir işaret de şirket kültürünün size tamamen yabancı olması. Siz yaratıcı ve esnek bir ortamda çalışmak isterken, şirketiniz katı kurallar ve sıkı hiyerarşi ile yönetiliyorsa, bu uyumsuzluk sizi her geçen gün biraz daha yıpratacaktır. Yıllar önce çalıştığım kurumun iş ortağı olan bir şirkette, her sabah tam 9’da yerinde olmayan çalışana yarım gün izin yazılıyordu. Trafik, hastalık, ailevi durum… Hiçbir mazeret kabul edilmiyordu. İnsani değerlerin bu kadar göz ardı edildiği bir ortamda uzun süre kalmak mümkün değil. Suistimal olmadığı sürece özel durumlarda esneklik bence önemlidir.
Önemli bir gösterge, yaptığınız işin size hiçbir heyecan vermemesi. Her gün coşkuyla çalışmak zorunda değilsiniz, ama ara sıra da olsa “Vay be, bugün gerçekten güzel bir iş çıkardık!” diyebilmelisiniz. Bu hissi aylar, hatta yıllardır yaşamıyorsanız, ciddi bir sorun var demektir. Bir arkadaşım bana “15 yıldır aynı işi yapıyorum ve artık robotlaştığımı hissediyorum” demişti.
Kritik bir işaret, sürekli değersizlik hissi. Fikirleriniz görmezden geliniyor, emekleriniz takdir edilmiyor ve potansiyelinizi ortaya koyamıyorsanız, bu durum öz saygınızı yavaş yavaş eritecektir. Bir seminerde tanıştığım genç bir yönetici bana “Üç yıldır her toplantıda fikirlerimi sunuyorum ama kimse dinlemiyor bile. Artık kendimi değersiz hissetmeye başladım” demişti.
Göz ardı edilmemesi gereken bir işaret, iş-yaşam dengenizin tamamen bozulması. Sürekli mesaiye kalıyor, hafta sonları bile iş düşünüyor, ailenize ve kendinize zaman ayıramıyorsanız, bu sürdürülebilir bir çalışma modeli değil. Bir okuyucumuz bana “Çocuğum bana ‘Baba, sen bizimle yaşamıyor musun?’ diye sordu. O an yıkıldım” demişti.
Belirleyici bir işaret, şirketin vizyonuyla sizin hedeflerinizin örtüşmemesi. Şirketiniz nereye gidiyor? Bu yön sizin hayallerinizle uyumlu mu? Bu sorulara olumlu cevap veremiyorsanız, uzun vadede mutsuz olmanız kaçınılmaz. Bir eğitimde katılımcılara iş yerinizde nasıl hissediyorsunuz dediğimde bir katılımcı bana “Şirketim sadece kâr odaklı, ben ise sosyal fayda yaratmak istiyorum. Bu çelişki beni her geçen gün daha çok yoruyor” demişti.
Fiziksel bir işaret, sürekli hasta olmanız. Bağışıklık sisteminiz düşüyor, sık sık baş ağrısı yaşıyor, uyku düzeniniz bozuluyorsa, bu fiziksel belirtiler psikolojik bir huzursuzluğun göstergesi olabilir. Vücudumuz bazen aklımızdan önce tehlikeyi fark eder ve bizi uyarır.
Maaşınızın tek tutunma noktanız haline gelmesi de önemli bir işaret. “Sadece para için katlanıyorum” cümlesi, profesyonel hayatta en tehlikeli cümlelerden biridir. Para önemlidir elbette, ama tek başına mutluluğu satın alamaz. Bir eski üst düzey yöneticim her zaman der ki: “Para için mutsuz olduğun bir işte çalışmak, hayatını satmaktır.”
Son olarak, kendinizi sürekli başka iş ilanlarına bakarken bulmanız da önemli bir işaret. Bilinçaltınız size bir şeyler söylüyor olabilir. Kariyer sitelerinde geçirdiğiniz vakit artıyor, sürekli farklı pozisyonları inceliyorsanız, içsel bir değişim arzusu var demektir.
Peki ne yapmalı? Öncelikle sakin olun. Ani kararlar almayın. Bir kağıda artıları ve eksileri yazın. Başka fırsatları araştırın. Finansal durumunuzu gözden geçirin. Belki de yeni bir başlangıç için plan yapma zamanı gelmiştir. Bir strateji geliştirin. Kendinizi geliştirmek için kurslara yazılın, yeni beceriler edinin. Networkünüzü genişletin.
Unutmayın, iş değiştirmek bir başarısızlık değil, aksine kendinize yapacağınız bir iyiliktir. Bazen gitmek, kalmaktan daha cesurca bir karardır. Hayatımızın büyük bir bölümünü işte geçiriyoruz. Bu zamanı mutsuz, huzursuz ve değersiz hissederek geçirmek zorunda değilsiniz.
Ve son olarak şunu söyleyeyim: Bu yazıda fark etmişsinizdir. Çok fazla insanın deneyimleri ile örnekler verdim. Çünkü yalnız değilsiniz. Herkes bir noktada bu aşamaya geliyor. Eğer bu yazıyı okurken sürekli “Evet, kesinlikle!” diye düşündüyseniz, belki de yeni bir sayfa açmanın tam zamanı. Çünkü hayat çok kısa ve her birimiz daha iyisini hak ediyoruz. Yarın sabah aynaya baktığınızda, gördüğünüz kişinin mutlu olmasını sağlamak sizin elinizde. Cesaretinizi toplayın ve harekete geçin. İnanın bana, pişman olmayacaksınız.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

Karar sürecinin dayanılmaz zorluğunu aşmak!

Hepimizin kafasını meşgul ediyor, yaşamlarımızı etkiliyor ama herkes “karar...

Ulaşılabilir liderlikle değişim fırtınası

Günümüz iş dünyasında geleneksel otoriter yöntemlerin yerini, çalışanlarla samimi,...

Malta eriği düzeni ve blockchain

Malta eriği diğer adıyla Yenidünya veya Eriobotrya japonica, Eriobotrya...

Gerçekte Neyi Satın Alıyoruz?

Tüketici olarak bir ürünü satın alırken gerçekten neyin peşindeyiz?...