“Değişmeyen tek şey değişim” klişesinden nasıl bir ders çıkarmalı?

Tarih

İnsanı bildiği her şeyi unutma noktasına getiren çağımızda, bir yandan “gerçek mi, yapay mı” tartışması sürüyor öte yandan ise “vaktiyle peşinde koştuğumuz” pek çok şey hızla tarihe gömülüyor. Bu aşamada “değişim” denilince akıllara da ister istemez “ne kadar yararlı ne kadar zararlı” sorusu geliyor…
Günümüz iş dünyasında vaktiyle “efsane” olan ancak geçen yıllara yenik düşüp, tarih sahnesinden çekilen ürün ve/veya markadan geçilmiyor. Bütün bu yok oluşların ardında işlevini yitirmek ya da misyonunu tamamlamak mı yatıyor ve yoksa basiretsiz yöneticilerin isabetsiz kararları mı?
İşinizi kolaylaştırayım ya da oksimoron bir yaklaşımla biraz daha zorlaştırayım (mı?)
a)Ürünler ve/veya çözümler işlevini yitirdiler
b)Markalarda basiretsizlerin isabetsiz kararları
c)Yukarıdakilerin hiçbiri
d)Seçeneklerin hepsi
Yazının icadından sonra önce kalem, hemen ardından daktilo pek çok kişi için eşsiz bir üründü. Gazeteciler ya da sekreterler gibi kimi meslekler için vazgeçilmezdi. Yazı ortadan kalkmadı ama daktilolara veda ettim. Kalem de yazı için olmasa da imza atmak için “şimdilik” yerini koruyor. Kalem gerektiren ıslak imzanın ömrü de e-imza mevzuu yaygınlaşana kadar…
Olan Olivetti ve benzer onlarca markaya oldu. Bugün birkaçı dışında hiçbiri hatırlanmıyor, yarın onlar da unutulacak.
Fotoğraf makinesinin keşfi de kaba hesapla 200 yıl öncesine uzanıyor ama gelin görün ki günümüzde içine film takılan, çekilen fotoğrafların basıldığı bir dünyayı mum ile arasanız bulamazsınız. Fotoğraf çekmekten-çektirmekten vazgeçilmedi, bilakis gereksizlik ölçüsünde artış yaşandı. Mesele şu ki filme, filmin banyosuna, banyodan sonra karta baskı “out” oldu, tahta çıkan dijitaller “in” kabul edildi. Buna bağlı olarak eskiden herkesin yılda birkaç kez fotoğrafı çekilir ve albümlerde saklanırdı, şimdilerde ise herkesin hergün hatta her saat çekilen onbinlerce karesi var ama kimsede albüm yok!
Kodak markası hem fotoğraf makinesi hem de film konusunda dünya pazarının yüzde 85’ine hakimdi. Dijitaldeki yükseliş ile birlikte 160 bin çalışanı olan bu dünya devi 1997 yılında kapısına kilit vurmak zorunda kaldı.
Bugünün kablosuz telefonları vaktiyle kabloluydu. Bu kabloları da kullanan operatörler vardı, aradınız aboneye onlar bağlardı. Bugün ne kablo var ne de o kabloları bağlayan görevliler. Bu değişimi çok iyi yakalayan ve dünya devi olan Nokia bugün nerede? Benzer kaderi paylaşanlardan bir diğeri de Motorola. Dünya yörüngesindeki onlarca uydu ile “daha iyi” olmak isterken o da tarihe karışanlardan biri oldu.
Büyük balık küçüğü yutarken…
Şimdi hızlı balık yavaş olanları geçiyor, geçmekle kalmıyor tarihe gömüyor.
Burada bir başarı öyküsü kadar, hatta belki de daha yoğun bir başarısızlık mı söz konusu! Onca zaman sürdürülen başarı nasıl olur da göz açıp kapayıncaya kadar geçen kısa sürede yok olur.
Bir varmış, bir yokmuş…
En kritik konulardan biri, otomotiv endüstrisi. Kısmen I. Dünya Savaşı ama esasen de II. Dünya Savaşı döneminde otomobil üreticileri askeri araç üreterek hayatta kalmayı başardılar. Bugün böyle bir olasılıktan bahsetmek bile söz konusu değil! Fosil yakıtların devri bitti bitiyor derken dünya çoktan hidrojen gibi, elektrik gibi alternatif arayışlara girişti bile. Hatta bu alternatiflerin bir kısmının terk edilmekte olduğundan bile bahsediliyor.
İş modellerindeki radikal değişimden söz açılmışken tek bir otomobili olmayan Uber ya da tek bir dairesi olan Airbnb’den bahsetmek gerek. Yatırım yapmadan, güne uygun çözümler üreterek “biz de varız” diyenler kervanı her geçen daha da büyüyor.
Yazılım endüstrisi, Microsoft ne diyorsa o noktasında. Oysa DOS altı yazılımlar daha düne kadar burnumuzun dibinde, masamızdaki hantal bilgisayarlarda bize hizmet ediyorlardı.
Internet aleminde Crome ne sunuyorsa o kadarı ile yetinmek durumunda dünya. Alternatifler yok mu? Var, hem de pek çok ama sadece “var” olma noktasındalar, hiçbir henüz “söz sahibi” seviyesinde değil…
Mesleklerin de pabuçları dama atılıyor…
Sadece ürünler veya markalar değil meslekler de köhneleşiyor, değerini yitiriyor, bir anlamda tükeniyorlar. Bugünün gözde meslekleri bundan 10 yıl önce de muteberdi ama bundan 10 yıl sonrası için aynısını söylemek mümkün değil.
Cerrahlık tıp dünyasında da en saygın meslek olarak öne çıkıyor, insana yeniden yaşam bahşeden hekimlerin hüzeri olarak görülüyor ama bir “da Vinci robotu” en zor açık kalp ameliyatından akla ne gelirse gelsin, her tür cerrahi müdahaleyi yapıyor. Hiç yorulmuyor, aşlanmıyor, operatörleri ile birlikte 24 saat çalışmaya hazır, sadece arada bir yazılımı “up-grade” etmek gerekiyor.
Mühendislik ve mimarlık gibi toplu yaşamın “olmazsa olmaz” meslekleri de daha şimdiden bilgisayarlara adreslendi. Çizimleri, hesaplamaları, planlamaları en iyi olan mühendisten çok daha iyi ve akıl almaz hızlılıkta hallediyor.
Pilotlar hala her uçuşta bir ya da iki kişi olarak kokpitte bulunuyor. Daha önceki dönemlerde kokpitte en az 3 kişi görev yapıyordu. Günümüzde pilotlar uçuşu otomatik pilotlara bırakmayı yeğliyorlar.
En önemlisi de bundan 20 yıl sonraki gözde mesleklerin spesifik olarak ne olacağını henüz insanlık da bilmiyor. Teknoloji, değişim ve toplumsal gereksinimler nereye götürürse oraya evrilecek. Paradan modaya, gıdadan eğlenceye hiçbir şey önceki gibi olmayacak!
Merkeziyetçiliğin giderek zayıflayacağı, otonomluğun giderek yaygınlaşacağı bir dünyadan bahsederken, “değişmeyen tek şey değişim” klişesi bile durumu anlatmaya yetmeyecek!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medyada Paylaş

Popüler Yazılar

Bunları da sevebilirsiniz
Bunları da sevebilirsiniz

İnsan Seçiminde Kura mı Çekelim?

Sevgili okurlar, bugün sizlerle insan kaynakları departmanlarının en büyük...

Türk İhracatı Rotayı Asya Pasifik’e Çeviriyor

Küresel ekonominin dengelerinin hızla değiştiği bir dönemde, Türkiye ihracat...

Laboratuvardan tabağınıza, Yapay et Masanızda

Bilim ve teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte, bir zamanlar sadece...

Mikro Öğrenme Eğitimde Yeni Bir Dönüşüm

Günümüzde teknolojinin ilerlemesi, eğitim anlayışında da önemli değişimlere neden...